Hogwarts RPG
TEMAMIZ YENİLENMİŞTİR. | SİTEMİZDE ARTIK 3 EK HESAP AÇABİLİRSİNİZ.
Hogwarts RPG
TEMAMIZ YENİLENMİŞTİR. | SİTEMİZDE ARTIK 3 EK HESAP AÇABİLİRSİNİZ.
Hogwarts RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Sihir Geri Döndü... Hogwarts'ta Büyülü Bir Yıla Ne Dersin ? ...
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap
SİTE KAPANIYOR ! KİMSE GİRMİYOR ! ADMİNLER BİR ALEM ! YENİ ÜYE GELİMOR ! SUİSTİMAL BİLDİRİLMİŞ ! BU NEDENLE SİTEYİ KAPATIYORUZ !

 

 Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ]

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Genevive Lyré Xanlées
Gryfindor 5. Sınıf|Dırdırcı Editörü
Gryfindor 5. Sınıf|Dırdırcı Editörü
Genevive Lyré Xanlées


Mesaj Sayısı : 25
Teşekkürler : 0
Kayıt tarihi : 21/06/10
Yaş : 26

Hogwarts RPG
Büyü Gücü [ RPG Gücü ] Büyü Gücü [ RPG Gücü ] :
Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Left_bar_bleue75/100Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Empty_bar_bleue  (75/100)
Uyarılar [ 3 Uyarı = BAN ]: 1

Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Empty
MesajKonu: Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ]   Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Icon_minitimePtsi Haz. 21, 2010 9:21 pm

Büyük bir intikam... Babam öldüğünden beri tek amacım oydu. Karanlık Lord'un en büyük destekçilerinden biriydi ve onun için savaşırken ölmüştü. Bunu pek çok kişi bilmese de ben de bir ölümyiyendim ve babamı öldüren seherbazın hayatını zindana çevirmekten başka bir isteğim yoktu. O güne kadar... Aslında gün, her zamanki gibi başladı. Sabah erken olmayan bir saatte kalktım. Domuz Kafası'na gidip bir masaya oturdum. Hiçbir zaman etrafımdaki insanlara dikkat etmem. Ama o gün, nedense, dikkat ettim. Onu gördüm. Beyaz tenliydi ve bu çok hoşuma gitti. Gözleri... Gözleri tıpkı ilkbahar aylarında yeşillenen çayırlar gibiydi, yemyeşil. Saçları gecenin karanlığı gibi insanı kendisine çekiyordu. Dişleri bembeyazdı ve gerçekten çok düzgündü. Yanındakiyle konuşmasından fark ettiğim kadarıyla Fransız'dı. Aksanından bunu anlayabiliyordum. O kadar tatlıydı ki... Hey, ne düşünüyordum ben? Bakışlarımı fark etmiş olmalıydı ki dönüp bana gülümsedi. Aslında, yalnızca dudakları gerilmişti ama ben bunu gülümsemek diye yorumladım. Kulaklarımın yandığını hissediyordum. Lanet olsun, kızarmış olmalıydım. Benim bu tür duygulara yerim yoktu. Adamın ayağa kalktığını görünce kulaklarımdaki yanmanın arttığını fark ettim. Bana doğru geliyordu. Yanımdaki boş olan sandalyeyi çekti ve oturdu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Yakına gelince daha dikkatli bakma fırsatım oldu. Ne kadar aptalca göründüğümün farkında olsam da onu süzmeye devam ettim. Burnu, suratının tam ortasına bırakılıvermiş gibiydi ve harika görünüyordu. Nasıl bu kadar kusursuz olabiliyordu? Ayağa kalktığında fiziğini de görebilme fırsatım olmuştu. Yaklaşık olarak 1.90 boylarındaydı. Mükemmel bir vücudu vardı. Etraftaki insanların da ona hayranlıkla baktığını fark ettim. Zaten kim böyle birini beğenmezdi ki? Bu kadar süre boyunca yanımdaki sandalyede oturuyor ve bana gülümsüyordu. Ama konuşmadı. Galiba ben konuşmalıydım. Ağzımı açmaya korkuyordum. Sesim çıkmayacak gibiydi. Kendime hakim olamıyordum ve ilk ses benden çıktı.

''Selam.''
''Merhaba. Ben Jake. Jake Blake.''
''Ben de Kate. ''


Hayatımın amacı değişmişti. Artık sadece onu istiyordum. Bir süre muhabbet ettik. Onunla konuşmak bana gerçekten iyi gelmişti. Pek çok kişiyi ilk gördüğümde güvenemezdim. Ama Jake farklıydı. Gözlerine baktıkça bakmak istiyordum. O sırada kafamı çevirip yan masaya yeniden baktım. Nedenini bilmiyorum ama içgüdülerim böyle söylemişti. O sırada gerçekten felç olduğum gibi bir hisse kapıldım. Az önce Jakeyle konuşan kişi, çok tanınan bir seherbazdı. Onu tanıyordum. Gözleri, kapkaranlıktı ve ne düşündüğünü suratından anlayamıyordunuz. Saçları, yanıyormuşum gibi bir hisse kapılmamı sağlayacak kadar kızıldı. Yoksa, yoksa Jake bir seherbaz mıydı? Yavaş yavaş rahatlamaya başlamıştım. Ama şimdi durum tamamıyla değişmişti. Acaba seherbaz olup olmadığını sormalı mıydım? Tabii ya... 'Hey sen bir seherbaz mısın, Jake?' Çok aptalca bir düşünceydi. Belki de gitmeliydim. Odama çıkıp düşünmek iyi gelirdi. Jeke, bir şey olduğunu anlamış olmalıydı ki kaşının birini kaldırıp bana baktı. Suratındaki bu ifade harikaydı. Fazla tutulmamalıydım. Bir ölümyiyen ve seherbaz... Mümkün değildi. Bu, bir vampirle bir insanın aşkı kadar saçma olurdu, ki bence bu gayet de saçmaydı. Ona baktım ve hüzünlü bir ifadeye bürünerek:

''Benim gitmem gerekiyor. ''
''Yeniden görüşür müyüz? ''
''Umarım Jake, umarım...''
''Neden öyle dedin?''
''Hiç... Görüşürüz...''


Ayağa kalktım ve arkama bile bakmadan yukarı çıktım. Arkamdan bakıp kaldığının da farkındaydım. Ama ne yapacağımı gerçekten bilemiyorum. Ona delicesine aşık olduğumun farkındayım sadece, o kadar... Odama çıktığımda kafam o kadar karışıktı ki... Üzerimden tren geçmiş gibi hissediyordum ve kafamın içinde uçuşan düşünceler hakkında ne yapacağımı hiç bilemiyordum. En iyisi uyumaktı. Yatağa uzanınca hafif bir üşüme duygusu hissettim. Bu şok etkisi yaparak beni kendime getirebilirdi. Ama pek işe yaramadı. Kahretsin, ne olacaktı? Bir süre öylece durdum. Düşüncelerimde sürekli gözleri vardı. Bir ölümyiyendim ve hiçbir zaman duygusal olmamıştım. Ama neredeyse ağlayacak durumdaydım o anda. Biraz sakinleşmiştim aslında. O bir seherbaz bile olsa aşık olmuştum ve bu gerçekten lanet olası bir duyguydu. Crucio yapılsa daha az acı çekeceğimi fark edebiliyordum. Onunla görüşmeyi diledim. Umarım yarın görürdüm, umarım... O sırada kapanan gözlerime inat etmeye çalıştım. Uyumak istemiyordum. Aslında bu tam olarak bir uyku değildi. Sızmak denebilir. Hatta tam anlamıyla sızmaktı.Bir süre sonra ise çoktan içim geçmişti. Ve uykumda bile sadece o vardı, çimen rengi gözleri... Onu unutamazdım. Asla... Uyandığımda ilk iş aşağı indim. Onu görmek için... Ama yoktu. Birkaç gün daha bu şekilde geçti. Yoktu, yoktu, yoktu. Lanet olsun. Artık umutlarım tükenmişti. Büyük ihtimalle çoktan ülkesine dönmüştü. Tam sekiz gün sonra yeniden hep oturduğum masaya oturdum. İçkimi almış, içerken, kızıl saçlı seherbazı yine gördüm. Arkama döndüğümde de onu. Jake durmuş, bana bakıyordu. Gözlerindeki aynı şeyi görebiliyordum. Ve gülümsemekten kendimi alamadım. O da gülümsedi. Ama soğuk gibiydi. Saçlarının biraz değiştiğini fark ettim. Hâlâ siyahtı ve çok hoştu fakat modelinde ufak tefek değişiklikler olmuştu. Yanına gittim ve isyan etmek istemeyen bir ses ifadesiyle konuşmaya çalıştım.

''Sen... Nerelerdeydin?''
''Peki sen nereye gittin öyle apar topar?''
''Gitmem gerekiyordu.''
''Benim de burada olmamam gerekiyordu.''
''Peki o zaman.''
''Otursana tatlım.''


Tatlım? İçimdeki o hissin yeniden harekete geçtiğini hissediyordum. Bir süre muhabbet ettik ve bana, benim için döndüğünü söyledi. İnanamıyordum. Bu kadar güzel bir insan nasıl benim gibi birine karşı duygular hissedebilirdi. Ben de onun gibi yeşil gözlüydüm. Ama onun kadar güzel değildi gözlerim. Ayrıca 1.70 civarında bir boyum vardı ve benden 20 santimetre fazla olması beni rahatsız ediyordu. Güzel değildim, ya da ben öyle hissediyordum. Oysa, tam bir dünya harikasıydı. Ve en önemlisi, ben kötüydüm. O ise iyilik meraklısı bir seherbaz. Yine de tüm bu farkları unutup ona güvenmeyi istiyordum. Babam öldüğünden beri ilk defa böyle şeyler hissediyordum. Mutluluk... Elimi avucunun arasına aldı ve onunla olmamı istedi. Karanlık Kate ile Aydınlık Jake... Aşk, imkansızlıktı bana göre. Ve biz bunu daha da zorlaştırıyorduk. Belki benim bir ölümyiyen olduğumu bilmiyordu ama ifademden bile anlayabilirdi bunu. Gözlerindeki ifadeye baktım ve duygularını tahmin etmeye çalıştım. Ama bir seherbaz ise, duygularını gizlemeyi öğrenmiş olmalıydı. Gerçekten de başarıyordu bunu. Birden aklıma tanıdığım kişilerin de yardımıyla onun hakkında bilgi almak geldi. Büyük ihtimalle bir tanıyan çıkardı. Ama düşündüm de, zaten arkadaşım diyebileceğim insan sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi.Bu sırada Jake konuşuyordu. Bana kendinden bahsetti. Seherbaz olduğunu hiç saklamıyordu. Babasının çok büyük bir seherbaz olduğunu ve onun yolunda ilerlediğini anlattı. Bundan hiç rahatsız olmuyordum ki bu da gayet rahatsızlık vericiydi. Babasının büyük başarılarından bahsetmeye devam etti. İlgiyle izliyordum, gerçekten... O sırada ilgimi çeken bir şeyi söyledi. Patronusunun bir kurt olduğunu ve babasının da aynı patronusa sahip olduğunu... Patronusu kurt olan birini tanıyordum. Gözlerimi sonuna kadar açarak sordum:

''Babanın adı neydi?''
''Blake'lerin en tanınmışıdır. Mutlaka duymuşsundur. Mike Blake.''
''Mike Blake mi!''
''Ne oldu?''
''I-ı... Adını çok duydum da, şaşırdım. Bir şey yok.''


Mike Blake. Hayatımdaki amacı oluşturan adam. Öldürmekten daha çok acı çektirmeyi istediğim adam. Babamı öldüren adam. Tam anlamıyla şok olmuştum. Suratıma inme inmiş gibi hissediyordum ve konuşamıyordum. Jake de bunu fark etmiş olmalıydı. Yüzümü iki tarafından avuçlarının arasına alarak sardı. Bu artık mükemmel bir duygu olmaktan çıkmış, korku verici olmuştu. Önceden benim olması için her şeyi verebileceğim adamın babası, babamın katiliydi. Yüzümü hızlı bir refleks olarak geri çektim ve onun endişeli bakışları arasında gülümsedim. Aslında gülümsememiş, sadece suratıma acılı bir ifade vermiştim. Jake iyi olup olmadığımı sorarken gözlerimdeki ağırlığı yeniden hissedebiliyordum. İyi olduğumu söyledim. Çok iyiydim, tabii ya... Ne yapacaktım şimdi? Babamın intikamından mı vazgeçecektim, yoksa hayatımın aşkından mı? Ne yapacağını bilememenin ne olduğunu şimdi fark ediyordum. Ve birkaç gün önce olan karmaşanın bunun neredeyse binde biri olduğunu fark edebiliyordum. Bir ölümyiyen ve bir seherbaz sevgili olabilirdi. Ama eğer o seherbazın babası, o ölümyiyenin babasını öldürmüşse ve o ölümyiyenin tek amacı ötekinin babasına zarar vermekse bu asla olamazdı, olmamalıydı. Kafamdaki bu düşünceler akıp giderken, Jake de sus pus olmuş bana bakıyordu. Onu elinden tuttum ve çekiştirmeye başladım. Her şeyi anlatacaktım ona. Lanet olsun! Eğer anlatmazsam patlayacak hale gelmiştim. Onu boş olan bir yere götürdüm. Yavaş yavaş gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Aramızdaki diyalog hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aklıma ne gelirse söyleyecektim. Tam o sırada gözyaşlarımı sildi ve:

''Hey! Ne oluyor?''
''Baban. Mike Blake. Patronusu kurt olan bir kişiyi tanıyordum. Babamı öldüren kişi. Yani... Yani... Mike Blake. Babam bir ölümyiyendi. Ben çok küçükken senin baban onu öldürdü. Ve ben, yemin ettim. Ona mutlaka zarar verecektim, mutlaka. Ve geçen gün, seninle karşılaştım. O kadar tutkuluydum sana karşı, o kadar istiyordum ki seni, bir seherbaz olduğunu duyunca, nasıl olacağını bilemediğim bir yola girdim. Sana aşık oldum. Lanet olsun! Öldür beni, öldür! ''
''Sen... Sen... Sen de mi bir ölümyiyensin?''
''Babamın yolundan gittim. Öldür beni!''
''Hayır. Hayır bu olamaz!''
''Öldür beni Jake! Yoksa...''
''Yoksa ne? Öldürecek misin beni?''
''Öldür beni! Yoksa... Yoksa... CRUCIO ! Öldür beni! Yoksa durmam. ''


Ne yapıyordum ben böyle? Dizlerimin üzerine çöktüm ve ağlamaya devam ettim. Ona acı çektiriyordum. Elimi yüzünde gezdirdim ve ondan özür diledim. Öylece bana bakıyordu. Yavaş yavaş ayağa kalktı. Beni kendine çekti ve omzuna yaslandım. Dudaklarını yanağımda gezdirdikten sonra dudaklarıma getirdi. Onu yavaşça ittim. Ama pek de etkili olmamıştı. Yine de itmeye devam edince durdu. Yüzündeki ifadeden gerçekten acı çekiyor olduğunu fark ettim. Bu, o sıcak duygunun yeniden harekete geçmesine sebep oldu. Kahretsin! Babamın katilinin oğluyla mı çıkacaktım? Ben bir ölümyiyendim. Şu anda onu, hiç tereddütsüz öldürebilirdim. Ama yapmıyordum. Yapmayacağımı biliyordu. Bu yüzden bana yaklaşıyordu. Ama ben tehlikeliydim. Ne yapacağım belli olmazdı. Ona zarar vermemek için o yemyeşil gözlerine yeniden bir bakış atarak hızlıca oradan ayrılmaya çalıştım. O kadar iyi refleksleri vardı ki, hemen kolumdan tuttu. Anlatmamı istiyor gibiydi. Gözlerimdeki yaşların yavaş yavaş yanaklarımdan aşağı aktığını hissediyordum. Eminim ki benden nefret ediyordu. Ona olan duygularımı bir kenara bırakmıştım. Açıklamaya devam etmek için ağzımı açtım ki beni susturdu. Mutlaka bir ses duymuştu. Birkaç kişinin koşarak geçtiğini gördüm. Sessiz bir şekilde konuşmaya başladım:

''Eminim ki benden nefret ediyorsun. ''
''Hayır!''
''Ve bu konuda haklısın.''
''Nefret etmiyorum. HAYIR! ''


Son sözünü yüksek sesle söylemişti. Koşan insanların bize doğru yaklaştığını fark ediyordum. Sessizce duruyorduk ve gözyaşlarım hâlâ duruyordu. Ayak sesleri daha da yaklaşıyordu. Seslerden algılayabildiğim kadarıyla beş kişiden fazlalardı. Bizi görmemelerini umuyordum ve asam hala havadaydı. Sesler o kadar yaklaşmıştı ki, duyulmayalım diye nefes bile almıyorduk. O sırada tam sekiz kişinin karşımızda durduğunu gördük. İlk gördüğümde düşündüğüm çok şey olmuştu. Adamlardan en önde olanı ölü gibi bir tene sahipti. Soluk, bembeyaz... Gökyüzünden bile daha mavi gözleri vardı ve çok güzeldi. Onun arkasındaki biraz daha koyu tenliydi. Onun gözlerini göremiyordum. Zaten görmeme de fırsat kalmamıştı. Öndeki kişi, asasını kaldırdı ve takip edilmeyecek bir hızla haykırdı:

''Jake'e zarar veremezsin! AVADA KEDAVRA!''
''HAYIR!!!''


Yeşil bir ışık çaktı. Son duyduğum sesin Jake'in sesi olması da güzeldi. Hiçbir şey yapmadım. Belki yana kaçsam, büyüyü ıskalayabilirdim. Jake'in haykırışının ardından yeşil ışık son hızla bana geldi ve göğsüme çarptı. O sırada her şey karanlıklaştı. Artık babama gidiyordum. Asla geri dönmemek üzere gidiyordum. Babama verdiğim sözü tutamamıştım, intikamını alamamıştım. Bir hayalet olarak geri dönebilirdim ama ölümden hiç korkmamıştım. Küçüklüğümü düşündüm... Babamla geçirdiğim günleri... Ergenliğimi düşündüm. Slytherin'de geçirdiğim dönemlerimi... O zamanlar yaşadığım zorlukları, yalnızlığı... Aşkımı düşündüm, Jake'i... Onu bir daha asla göremeyecek olmam beni üzüyordu belki. Ama ona zarar vermemiştim. Babasına da... Bunları düşünürken birinin bana seslendiğini duydum.

''Kate.''
''Baba! Çok özledim seni . ''


Ve babamla birlikte oradan ayrıldım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nina Aellia Cast
Admin|Gryffindor 7. Sınıf|Sınıf ve Dumbledore'un Ordusu Başkanı|Quiddtch Takım Kaptanı|Arayıcı
Admin|Gryffindor 7. Sınıf|Sınıf ve Dumbledore'un Ordusu Başkanı|Quiddtch Takım Kaptanı|Arayıcı
Nina Aellia Cast


Mesaj Sayısı : 208
Teşekkürler : 0
Kayıt tarihi : 17/06/10
Yaş : 26
Nerden : ^^Nina^^No^^Name

Hogwarts RPG
Büyü Gücü [ RPG Gücü ] Büyü Gücü [ RPG Gücü ] :
Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Left_bar_bleue100/100Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Empty_bar_bleue  (100/100)
Uyarılar [ 3 Uyarı = BAN ]: ADMİN

Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Empty
MesajKonu: Geri: Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ]   Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ] Icon_minitimePtsi Haz. 21, 2010 9:28 pm

Bu şimdiye kadar okuduğum iyi RP'ler arasında. Gerçekten harika. + 25 [ 75'e yükselmiştir. ]

KONU KİLİT !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://rpghogwarts.yetkinforum.com
 
Linda Laura Chardia [ Puan Yükseltme RP'si ]
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Linda Laura Chardia
» Edward Jack Cullen [ Puan Yükseltme RP'si ]
» Dimitri Numb Caceaune ( Rp Puanı Yükseltme )

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts RPG :: Role Playing Game [ RPG ] :: RPG Dershanesi-
Buraya geçin: